baktı nihat, dedi sorular ne çok ve neden cevaplar yok
tavukların kanatları varsa neden uçmazlar?
sıkıldı işte tüm bu sorulardan da kendi cevabına devam etti
çobanlığa...
topunu havaya diken bir çocuk gibi ağzı açık baktı gökyüzüne
ki yağmur aynı o çocuk kadar sabırsızdı yağarken
bir şeyler içindi bir şeyler olsun diye
ama işte sonsuzcaydı yalnızlık
çarpardı herkesin kendi gerçeğinin yıldırımı yine kendine
fakat nihat'ın ki kimsesizdi ve kimsesizliktendi
kimsenin bir kere bile gözlerine bakmadığı soğukluk, olancası buydu...
31 Mart 2008 Pazartesi
22 Mart 2008 Cumartesi
Nihil Est
Yaramdaki tüm kanı akıttım ve bir sigara yakıp başında oturarak bekledim sabaha kadar kurumasını... Şimdi mutlu muyum? Hayır, sadece daha güçlü! Ama ruhum, kaskatı...
21 Mart 2008 Cuma
sokakta bir rüzgara yazılanlar -7-
bir adam sizi düşünüyor sanki her şey gibi... hiçbir şey kalmamış gibi...
sonunu bilmediğim, içimden söylediğim şarkılar gibi yağmur yağarken kente, akrep ve yelkovan hükümsüzdür artık. her yağmur tanesi bir saniyedir, evren sonsuz yağmur taneleridir.
bir adam sizi düşünüyor 24 saatiniz gibi... tüm saatler durmuş gibi...
yanlış bir yüzyıl olduğunu söylüyorlar fakat zamanım yok o kadar, bekleyemem geleceği. sonsuzluk sabırsızdır bilmelisin ve unutmalısın, sonra unutulmalısın şu yağan taneler gibi, sonsuzluk gibi, ölüm gibi...
sonunu bilmediğim, içimden söylediğim şarkılar gibi yağmur yağarken kente, akrep ve yelkovan hükümsüzdür artık. her yağmur tanesi bir saniyedir, evren sonsuz yağmur taneleridir.
bir adam sizi düşünüyor 24 saatiniz gibi... tüm saatler durmuş gibi...
yanlış bir yüzyıl olduğunu söylüyorlar fakat zamanım yok o kadar, bekleyemem geleceği. sonsuzluk sabırsızdır bilmelisin ve unutmalısın, sonra unutulmalısın şu yağan taneler gibi, sonsuzluk gibi, ölüm gibi...
18 Mart 2008 Salı
aymaz değil
sarhoşum dostum, aymaz değil sarhoşum. biliyorum şu feleğin cevri dönmez ben belki bu yüzden sarhoşum. 'söz'dür aslolan. tüm alem bir sözle yaratıldı bence tanrı sadece bir sözdü... söz: en uzağı gören göz! söz: bir kızın adamın gözüne en güzel göründüğü an! söz: mezar taşım! her yaşım! söz: en düzgün adam!
yolları aşıyorum anlıyorum ki adım adım değil; söz, söz.
tüm dostların gittiği vakit, sokak itleri bile korkarken karanlıktan kalıyorum ıssız bir köy patikasında. nasıl kalıyorum; bilmiyorum. o an mırıldanıyorum bir şiir. ne ezelden gelme kocakarı cinleri kalıyor ne de yirminci yüzyıl frenkestain'ları. 'oy anam' diyorum! yoldayım! dizlerim çürüyene kadar yürüyorum. çürük yeşildir, çağla gibi yeşildir. vücudumun en kafiyeli sesidir. konuşur benimle, der ki:yeşil!
dostum, en güzel kızın kalbindeyim.
dostum, en güzel kızın kalbinde bir günahkar peygamberim.
şarabın gazabından korkarak büyüdük. o gazap ki sonra onun üzümlerini içtik, kan diyerek...
en güzel şarkım adımlarımın sesi. bazen çalıları ezerim 'çıtırt!!!' ve yürürüm 'fıurş fıurş!!!' ve sessizliğin melodisi gelir sonra sonra çocukların sesi, en çocuk halleriyle. hayalde bir kızın gözleri; oy babam güzel gözleri! damarda kan, yürekte sevda, toprakta güneş.
bir tarla yok ki ben ordan geçerken bir hayalimi serpmemişim, bir çocuk yok ki onun başını okşamamışım. oy yollar! benim bu mekansızlığım sende uyur. her seher yollardayım.
tanrının şevkati güzellerin kalbine girerek yolda olanları korusun. çünkü yolda olanlar bir okşayışa "-amin!" diyerek şükredeceklerdir en mümin halleriyle. bu bela yağmurunundan arta kalan adam, yolda kalan adamdır ve bilir çorbadaki sıcaklığı ve yine bilir ki şefkatin rengini.
o kadar yandık ki en sonunda ateşin ta kendisi olduk!
sokakta bir rüzgara yazılanlar -6-
anladım ki uykusuzluk sensin... en derin uykunun uykusuzluğu... sabaha kadar seni bekledim, içimde gelmeyeceğine dair bir his vardı; gelmedin! ben hayaletler gibi dolandım gecenin içinde hayal et! mücadele ettim aklıma gelen her kötü şeyle, yel değirmenleri ne kadar da büyük görünüyor don kişot'a,, tüm gücümü topladım, gözlerim iki çivi gibi saplandı, menzilde sen varsın sanki kırpsam üzüleceksin... iki çivi gibi sapladım gözlerimi hayaline...
geçtiğim her yoldaki ayak izlerimi tazeledim, nereden geldiğimi bilmelisin, sözcükleri takip et... ,bulunacak bir şey yoksa bile sonunda, ki bir sonu bile yoksa, her sözcüğümün içinde gizlenmeliyim... soframa bağdaş kurarak otur geldiğin adımlarına bakayım, yürüdüğün yol varmak istediğim yerdir...
doğrulardan emin olamıyor insan ama işte öyle bir yanlışlık ki o kadar eminim ki bundan hiçbir kerpeten sökemez çivileri; gözlerimi... gecenin etinde yatan bütün yıldızlar kayana dek, tanrıya edilmiş en büyük yemin bozulana dek... sanki allah'ın en büyük belasıymışım gibi sanki günahkar bir domuzmuş gibi ve sanki takılan eski bir bozuk plak gibi...
içimden cümleler gibi geçtin...
sokakta bir rüzgara yazılanlar -5-
kulağımı ürpertince sesin hiç söylenmemiş bir türküyle doldu içim ve ben atının üstünde yüreğinin sazıyla gezen bir göçebe gibi çaldım türkümüzü, içim seninle doldu TAŞTI...
ben ki kaçmam şiddetinden depreminin, sarsıntılarda buldum seni bir gece, yağmur yağıyordu. acınacak haldeydi sesim ta ki sen duyana kadar ve şimdi boşluğunda yankılanmakta çığlıklarım, o en güzel boşlukta. sözlerim çıktılar ağzımdan çılgınlar gibi senin aklına koşuştular, ben her sokakta seni düşünmekteyim, bana serseri diyor görenler ama hiç bilmiyorlar seni düşündüğümü. bilemezlerde ne düşündüğümü, bilmekte istemezler. onlar ki anlamazlar hiç, sadece anlatırlar olanı ve en çokta biteni...
sıyırarak ruhumdan herkesi, aynalar yaptım da gözleriden kapladım evrenimi ve nereye baksam görmekteyim gözlerinden kendimi. derim ki: en güzel manzaradayım en güzel kadındayım... seyreylesin alem yaşananları, aptallıklarını; ben senin bilinmezindeyim. öyle bir yer ki tanrı'dan uzak, şeytan'dan uzak, her şeyden uzak... ruhuna yakın...
öpüyorum seni: hasret oluyor bu öpüş.
özlüyorum seni: özlemek oluyor yaşam.
3 Mart 2008 Pazartesi
bir jilet dudaklarını gezdiriyor damarlarımda. hayatın kuytularında kimsenin görmediklerini enjekte ettim onlara, ki sağıldıklarında sade bir kırmızılık kalmasın geriye.
insanlığın sayrılı boşluğunda ayılmaktansa nefesimi tutmak yeğdir, yarına bir soluk olsun ve sokaktakiler bırakmasın hayatlarını piç tevekküllere hiç, diyedir.
.....................
ayrıldıysam bu kentten, keskin şehvetten uzak durduğumdandır. bunca ışık bunca ev lazımdır belki de birilerine ama anlamak mümkün değil kalabalıklar kime hizmet etmekte av köpeklerinden daha rezilce üstelik?!.
insanlığın sayrılı boşluğunda ayılmaktansa nefesimi tutmak yeğdir, yarına bir soluk olsun ve sokaktakiler bırakmasın hayatlarını piç tevekküllere hiç, diyedir.
.....................
ayrıldıysam bu kentten, keskin şehvetten uzak durduğumdandır. bunca ışık bunca ev lazımdır belki de birilerine ama anlamak mümkün değil kalabalıklar kime hizmet etmekte av köpeklerinden daha rezilce üstelik?!.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)