9 Mart 2012 Cuma

O Yerde

küçük patikayı izle iklim bahara geldiğinde
ve güllerin kokusunu içine çek, kırmızıdırlar
o yeşil gömleğini giy seni ilk gördüğümdeki
yürü yürü...
daha hızlı yürü...
yolun bitiminde seni bekliyor olacağım.

kalbimi avutup duruyorum yetim bir çocuk gibi
tutmuyor hiçbir cümle gerçek sevginin yerini
hayalini izleyip geldiğim bu yere doğru
yürü yürü...
daha hızlı yürü.
vardığın o yerde seninle olacağım.

yürü sevgilim,
yürüyüşünle çözülüyor en sert kayalar bile
yağmurlar yarışıyor saçlarında süzülmek için
gökte ansızın bir ebem kuşağı, çocukluğumdur
durma öyle mahzun, kalmamış gibi umudun
her adımın kalbimi titretiyor
ah sevgilim, artık ruhsatsızdır bu dünya
sevdalar hükmünü kaybetti, diller kekeme
ve suretler gölgelere karışırken
ve kıyam günü geldiğinde bile
yolun sonunda sadece ben olacağım

9 Ocak 2012 Pazartesi

morir de amor

Hava bir cellatın gözleri kadar soğuk, soğuksa bir jilet kadar keskindi. Zaman da ağırdı, birileri farketsin ister gibiydi kendini. Sessizliği senin ürkek sesin bozdu; bin yıl öteden geliyordu, keşke benim yerimde olup sende duyabilseydin sesini...
Morir de amor! evet her şey gibi aşkta ölür fakat ölülerin ruhları gezinir mezarlarından çıkarak, gölgeler gibi izler ışığın çekip gittiği saatlerde bile bizi. Sende duyabilseydin sesini benim kulaklarımla anlardın ki; öldü diye gitmez aşk!
Sayfalar var, üzerlerinde ders notları yazılı adam edecekler. Sayfalar var, haber veriyor gazeteler olandan olmayandan. Birde sayfalar var ki seni yazdığım sana ağladığım seninle seviştiğim. Kimsesiz bir çocuğun gözleri kadar ürkek sayfalar; atamam, yakamam, satamam! tarihimdir. İşte bin yıl öteden geldi sesin, okşadı sayfaları gülümsedi çocuğun gözleri...
Bir rüya gördüm: Bu akşam biraz yalnız kalmalıyım diyerek evden sessizce çıkıp, arabayla kentten uzaklaşıyorum. Sen beni merak ediyorsun, hava soğuk ne yapıyordur üşümesin, diyorsun kendi kendine. Sonra bilmediğim bir yerde, ellerim ceplerimde kaldırımlarda uzun uzun yürüyorum, kendi kendime konuşuyorum, garip bir telaş var sanki acele etmem gereken bir şeyler var. Oysaki ne acelem ne de gidecek bir yerim var, anlıyorum. Dönmem gereken yeri biliyorum ama o kadar uzaktayım ki yolu bulamıyorum. Farkına varıyorum ki bu bir rüya, nasıl olsa uyanacağım ve kendimi evimde senin yanında bulacağım.
...UYANAMIYORUM!
...UYANAMIYORUM!
...UYANAMIYORUM!

Ya hayatım bir kabus ya da dünya Tanrının gördüğü bir rüya sadece!

10 Ekim 2010 Pazar

Gidene Şarkı

senin hiç vaktin yoksa aceleci sevinçlere gidiyorsan
bu şehre yağmur yağıyorsa ve sana benzetiyorsam
''tek bir haber alamıyorsam ahmaklaşıyorsa bekleyişim''
susuyorsam ve sustukça senden daha çok bahsediyorsam
kanaya kanaya sana geliyorsam ve umurunda bile olmuyorsa
sanma ki bırakırım elimdeki acıyı kalbime batırmayı


çıkıp gittiğinde kilometrelere güvendin ve geçecek zamana
kim olduğumuzu gördüm hiçbir şey bizi uzak kılamaz
kapılar üzerime kapansada sesini duyuyorum ardından
gece sen uyurken yürüdüğün yerlerden geçiyorum
gün ışığından önce terketmek üzere şehrini


duvarların ruhunu daralttığı gecelerde
pencereni aralayıp dinlemen için
şimdi son bir şarkı bırakıyorum sokağına
bir gün birlikte söyleyeceğiz

aşkın beni çok mutlu etti
şu gerçek ki kaderimin en güzel köşesiydin
gidiyor olmanın hiçbir değeri yok çünkü hep bende kalacaksın
derim ki sensizlik derin bir uyku...
....................................geçecek!
yinede göstermeyeceğim çaresizliğimi kimseye

20 Ağustos 2010 Cuma

hükümdarlığı sona eren kral idamı beklerken
en soytarı haliyle dalga geçiyor brütüs'ler
bir zamanlar tapındığın bu adamla

evet hiçbir şey yapmayacaksın biliyorum
ve dediğin gibi bana tek lazım olan giyotin
kim bilir iyi gelir belki de
ve belki de ellerini koyduğun yerdeki sıcaklık
çıkar gider hayatımdan seni takip ederek

gittin!
evet gittin çünkü bunun gerekliliğini biliyordun
daha fazla saygınlık bulabileceğin krallığa
...peki aradığını buldun mu
...onların yalanlarını sevdin mi

umudunun kırıldığı yerde seninle ağlamaya söz verdim
acılarını hala bana biriktirdiğini hissedebiliyorum
hiçbir zaman çok geç! olmayacak

1 Ocak 2010 Cuma

beyaz bir kediyle baktığım pencerenin önünden, kararsız bir tramvayla geçerken gözlerimin içine baktın. hiç aşık olmamam gerektiğini söylemişti kaderim. ta o zaman biliyordum uçuşan gözyaşlarının kokusunun beni nasıl öldüreceğini. şimdi ruhumda damla damla kokun var, çokça sabahları uyanışların ve benim sersemliğim.
ben olmazsam herhangi biri olabilirdi ve benden sonrada birisi olacak. kandırmak için neden beni seçtin!

18 Aralık 2009 Cuma

gitseydin kör olurdun, okumazdın cümleleri... GİDEMEZSİN!!!

7 Haziran 2009 Pazar

martının denize yazdığına inan
değil yalan
akan kan
ki gör bak nasılda yaban arısı balını yapar
ezel baharın koynunda sualsiz...


yakala yağmuru tut ciğerinden
şeffaf bir papatyadır artık
narin, sonsuzca açan
son bir bak anlarsın:
elinde yalnız bir yankı kalır


varsın makama uymasın aldırma sen şarkını söyle
adımlarınca yankılansın yalnızlığın.


sorarlarsa ona desin ki:...
sorarlarsa ona o bir şey demesin
sormasınlar ona ve artık herkes unutsun beni

29 Nisan 2009 Çarşamba

kimsesiz bir gün bu sahiplenen yok
tarihi hatıran anımsatıyor ki yaprak yaprak

göçebe hüzünler yerleşkesini kurarken ruha
çıkıp geldin ayrılıkçı tebessümünle milat gibi
tarihten başka kavimler göçtü
geceye karanlığı veren saçlarınla geldin
sonra senin dışında her şey eylemsiz
geldin, kafiyesi şaştı şiirlerin
ruhum diz çöktü bakışına, emsalsiz.

kimsesiz bir gün bu sahiplenen yok
hatıran tarihimdir ki yaprak yaprak.

5 Eylül 2008 Cuma

arzularını kaybedersen kendini kaybedersin
kendini kaybettiğinde bizi de kaybedersin
bireyden birŞeye giden bu yolda sözü
ve yazmayı da bırakacaksın

seni güzel bir orman yeşilliğinde görmek isterim
denizlere sarılmış koşarken
bir köpek gibi titrerken
ya da bir köpek gibi sezerken
her daim yıkarak attığın adımı yeniden
kimse sürmesin diye izini
uçurumlara atlarken
insan olmak kolayına geldi ama
ne istediğini kendinle konuşmadın

6 Ağustos 2008 Çarşamba

arayış

Benim hayatım mı bu yoksa başkasınınkiyle mi karıştı? Kayıp ilanı verip kendime ait olanı bulmak istiyorum. Ya da değiştirebilir miyiz bunları isteyen biriyle? Benim de ait olduğum bir yerler olmalı mutlaka. Ama kim bilir dünyanın hangi noktası. Yoksa yanlış bir arayış mı benimki. Aslında öyle bir yer hiç yoktur belki de, insan bulunduğu yere çiçekler ekip kendi dünyası yapıyordur. Ben ikisinde de başarılı olamadım. Ne bulunduğum yere sahip olabildim ne de burası benim dediğim yeri bulabildim.

31 Temmuz 2008 Perşembe


tüm yaralarını al yanına her nereye gidiyorsan
sargılardan kurtul...
kanamanın durmayacağını sende biliyorsun
kanının başka yerlerde akmasına izin verme.

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Hangi zamandayım ve aslında geçmişten neyi özlüyorum? mutlu muyum? neden değilim? ne yapmak istiyorum? evim neresi?... kimin yanında huzurluyum? belki en çok kendimin? öyle mi gerçekten?..... hep böyle mi olacak peki? nereye gitsem; kiminle sarılsam hep bir yalnızlık duygusu; kimsesizlik belki.. evet; en çok bu.. ama dur; annem var benim; uzakta ama seviyor beni.. onun yanında olsam keşke.. ama ben seçtim değil mi? ben...

Mutlu muyum bilmiyorum anne.. öyle güzel şeyler yaşadım ki; sevmeli miyim hayatı bilmiyorum… ama herkes gibi ben de incindim zaman zaman; ben incinen yerlerimi saramıyorum? sen olsan sarardın belki; "yapma böyle oğlum" der; usulca ağlamama izin verirdin.. ben yalnızken ağlayamıyorum da.. doya doya; bağıra bağıra.. birileri duyacak; sanki hesap vereceğim neden ağladım diye... dedim ya; nedensiz aslında; ama var bir burukluğum; içim kabarıyor derler ya; öyle işte.. bu zamanlarda yanımdaki kalabalıklara rağmen yalnızım anne; kimsesiz gibi; hiçsiz gibi; ve düşsüz gibi en çok...

En çok hangi yaşımı; hangi mevsimimi özlüyorum bilmiyorum... ama özlüyorum her şeyin daha kaygısız olduğu zamanları.. yüreğimin en fazla bir aşk acısı için çırpındığı günleri belki.. şimdi her zaman telaşlı ellerim; gözlerim… olmayacak şeyleri içimde büyütüyor; şaşırılacak şeylere olağan bakıyorum… ben çok değiştim.. hiç kendim gibi değilim artık.. sanki içime başka biri geldi oturdu; asıl ben de dayanamayıp çıktı gitti benden; sanki.. bu olağanlıktan; her gün aynı senaryoyu en başından yaşayıp da; beliren en ufak bir değişikliği gözümde büyütmekten sıkıldım.. monotonluk bu muymuş meğer? büyümekten sıkıldım ben; yürüyüp üzerinden geçtiğim ve ayak izlerimi bıraktığım her noktada kendi benliğimi bıraktığımı bilsem hiç yürümezdim belki; hiç

Başka birinin replikleri olmalı bunlar… başka birinin davranışları… yanlış bir öyküde, yanlış roldeyim… beni yeniden yaz anne… yanlış bir zamanın, yanlış bir noktasından giriyorum öyküye… kıyafetler üzerimden dökülüyor. söylediğim her kelime düşüp dağılıyor suyun üzerinde… bu rol bana göre değil… öykü baştan aşağı yanlış… ya da doğru olan öykü de ben yanlışım… ya da ikimizde doğruyuz ama bir araya gelince yanlış görünüyor her şey… iki doğru bir yanlış oluyor belki… bu başka birinin öyküsü… başkalarının öyküsü, her cümlesiyle… demek ki benim öykümde de yanlış birileri var… ne acı... hep yanlış yapıyorum bak, hep tökezliyorum… taşları ayağıma batıyor bu öykünün… uçurumlarından yuvarlanıyorum, denizlerinde boğuluyorum… alfabesini çözemedim… her şeyi sır bu öykünün… kendi öykümde bol kahkahalı diyaloglarım olur… yaşadıklarımın, çektiğim acıların anlamı olur… kelimelerimden cümleler kurulur… kısa bir öykü olsun uzatma çok… ya benden yeni bir öykü yarat yada beni yeniden yaz anne…

Aslında yanlışlık yazılan öyküde mi anne gerçekten? bunu da bilmiyorum…sana sormak isterdim yeniden; ergen kafamla; çocuk kafamla; bıkmadan yanıtla yine isterdim.. artık o kadar geç ki.. bir yerde bir yanlışlık var anne; olması gereken yada olacağını beklediğimiz değil bu.. yoksa böyle miydi zaten? ben mi büyütmüşüm gözümde.. kim büyütmedi ki anne?
Gündelik koşuşturma içinde bin telaşın içinde kendimizi kaybedip; biri dalımıza en dokunduğu anda yeniden buluyoruz.. bulduğumuzu anormal; her gün yaşadığımız kimliğimizi normal sanıyoruz.. neresindeyim ki ben hayatın? daha ne kadar var en fazla son durağa? ne kadar inip kalkacak göğsüm; ne kadar daha oksijen harcayacağım? bilmiyorum.. her gün kahrolup; aynı masalarda farklı kadehlerde içip içip tüketmek mi bir anda? kedere kahredip zaten bir sıfır yenik olan ben'i, daha mı acımak kendime? bilmiyorum.. bilemiyorum.... hiç geçmeyecek gibi sanki.. hiç bitmeyecek; dinmeyecek; acıdan uyuşmayacak gibi.. acımak sanki yaşamın anlamı; giderek ve tutunamadan; hiç farkında olmadan acılaşmak...

12 Temmuz 2008 Cumartesi

genç bir adamın kalbinde aşk var işte bir sebep yaşamaya. hayır değil bu romantizm. siz hiç genç bir adamın kalbinde aşk nasıl olur bilir misiniz? ben bilmem ve bu bir sebep benim için yaşamaya. nasılda özenerek gülümsüyor sanki ilahi bir komedyayı seyreylemekte, halbuki ona sorarsanız o kız ne de güzeldir. ama ben bilmem gerçekten güzel midir ve bu bilinmezlerdir bana sebep olan.
cümleler ayağıma dolaşırken yer çekiminin hakimiyetini yok sayıyorum, görmek için gözlere ihtiyaç yok diyorum ya genç bir adamın kalbi nasılda kıpırdanıyor.

11 Temmuz 2008 Cuma

sadık kalıyorum acıya aldırmıyorum söylenenlere
yolumu değiştirmiyorum hafif mutluluklar için
ulu keşiş diyor ki: evlat bu kehanet
ruhun bir zebani et ona ihanet
bendense sadece duyulan bu:
sadık kalıyorum acıya aldırmıyorum söylenenlere

sihirli bahçelerde şeffaf gülücükler atmak bana göre değil
yokoluş bulvarının serserisiyim ağzımı yağmurlara açıyorum
sadık kalıyorum acıya görmek için karanlığa muhtacım
itaat etmeden yüksek erdemlerinize
sadakatimi keskin jiletlerle okşuyorum
biliyorum ezelle ebed arasında bir sarhoşluktur hayat
sadık kalıyorum hayata

ey keşiş senden kalmayacak bir parça bile et
diyecekler kimindir bu zavallı iskelet
olacağın bu birazda susmayı lutfet
kalbin çakısıyla seyreltince hüznü
dilin sırrı buldu tan vaktini
ve aktı kalemin gölgesine
bir akış ki damarda kan sandılar
bir akış ki alevden
kül etti serseri bir nehri

artık bu hayalet sular çağlamakta teninde
geceleri ürpermen bundandır
bundandır ellerinin yerli yersiz üşümesi
yazıyorsam sana cehennemde buz kestim diye
bilesin bundandır