Onu,vızıltısından tanıdım.Bir sinekti. Karın ağrısı olan bir entellektüel gibi ses çıkarıyordu. Eleştirel bir vızıltı... Kafasında sanki can sıkıcı bir bunaltı vardı... Kafasında dünyaya dair ciddi sorular...
Pencere dışarı çıkmasına izin vermiyordu. O, özgürlüğünü yaşamak, özgürlüğünün tadını çıkarmak. Her yerde pencereler,her yerde sinekler... Onun uçuşunu izliyordum, beyhude çabasını. Havada daireler çiziyor, belki umutları var, her şey çok güzel olacak diyor ve bir hırs... Havada kanat çırpıp pencereye büyük bir şevkle ilerliyor, ilerliyor... Çarpıp geri dönüyor... Müthiş bir hayal kırıklığı, acı, öfke... Pencere onu mahvetti...
Onun vazgeçtiğini mi düşünüyorsunuz. Evet, belki bir an. Odanın en kuytusu köşesine geçiyor.... Kederli kederli bir vızıltı. Kanatlarını oynatıyor. Tamam diyor pencereler hep kazanacak biz hep kaybedeceğiz... Ne var sanki, bu odayla yetin, burada yaşa, buraya alış, Tanrı'ya şükret.
Bir süre içerde dolaşıyor, dişi bir sinekle havada çiftleşiyor, pencerenin kenarında güneşin altında vızıldıyor. Oda bunaltıyor onu bir süre sonra, içerisi berbat. Diğer sinekler pencere yalakası, içerde mutlular. Sınırlarının içinde mutlu sinekler ülkesi. Midesini bulandırıyor bu sineklerin yaşayışı.
İzliyorum onu, onun havada bir deli gibi uçuşunu. Oda da dolaşıyor, dolaşıyor. Tekrar cama yöneliyor. İçinde bir umut, dışarı çıkacak, ben buralara sığamam diye düşünüyor... Kamikaze pencereye ilerliyor, ilerliyor. Yine çarptı!
"ÇAĞATAY TANRIKULU"
31 Aralık 2007 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder