Hava bir cellatın gözleri kadar soğuk, soğuksa bir jilet kadar keskindi. Zaman da ağırdı, birileri farketsin ister gibiydi kendini. Sessizliği senin ürkek sesin bozdu; bin yıl öteden geliyordu, keşke benim yerimde olup sende duyabilseydin sesini...
Morir de amor! evet her şey gibi aşkta ölür fakat ölülerin ruhları gezinir mezarlarından çıkarak, gölgeler gibi izler ışığın çekip gittiği saatlerde bile bizi. Sende duyabilseydin sesini benim kulaklarımla anlardın ki; öldü diye gitmez aşk!
Sayfalar var, üzerlerinde ders notları yazılı adam edecekler. Sayfalar var, haber veriyor gazeteler olandan olmayandan. Birde sayfalar var ki seni yazdığım sana ağladığım seninle seviştiğim. Kimsesiz bir çocuğun gözleri kadar ürkek sayfalar; atamam, yakamam, satamam! tarihimdir. İşte bin yıl öteden geldi sesin, okşadı sayfaları gülümsedi çocuğun gözleri...
Bir rüya gördüm: Bu akşam biraz yalnız kalmalıyım diyerek evden sessizce çıkıp, arabayla kentten uzaklaşıyorum. Sen beni merak ediyorsun, hava soğuk ne yapıyordur üşümesin, diyorsun kendi kendine. Sonra bilmediğim bir yerde, ellerim ceplerimde kaldırımlarda uzun uzun yürüyorum, kendi kendime konuşuyorum, garip bir telaş var sanki acele etmem gereken bir şeyler var. Oysaki ne acelem ne de gidecek bir yerim var, anlıyorum. Dönmem gereken yeri biliyorum ama o kadar uzaktayım ki yolu bulamıyorum. Farkına varıyorum ki bu bir rüya, nasıl olsa uyanacağım ve kendimi evimde senin yanında bulacağım.
...UYANAMIYORUM!
...UYANAMIYORUM!
...UYANAMIYORUM!
Ya hayatım bir kabus ya da dünya Tanrının gördüğü bir rüya sadece!
9 Ocak 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)